script src='http://ajax.googleapis.com/ajax/libs/jquery/1.2.6/jquery.js' type='text/javascript'/>

Sapıtanlar - Sakınılması gereken bidat ehli hocalardan (!) bazıları

Ahir zamanda, âlim ve ilim azalır, cahillik artar. Cahil ve sapık din adamları, yanlış fetva vererek fitne çıkarır, doğru yoldan saptırırlar. [Buhari]

 

Soldan sağa Ehl-i Sünnet yolunu bozmaya çalışanlar;

1. sıra: Cemaleddin Afgani, Reşid Rıza, Muhammed Abduh, Muhammed Esed, İhsan Eliaçık
2. sıra: Mustafa Karataş, Y. Nuri Öztürk, Bayraktar Bayraklı, İsmail Nacar,
Muhammed Nur Dogan
3. sıra: Hayri Kırbaşoğlu, Emine Şenlikoğlu, Mustafa İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır, Alpaslan Kuytul
4. sıra: Bursalı Ahmet Yasin, Süleyman Ateş, Hayrettin Karaman, Adnan Oktar, Ahmet Şahin
5. sıra: Humeyni, A. Rıza Demircan, İskender Evrenesoğlu, Zekeriya Beyaz, Ali Şeriati

Ehl-i Sünnet İtikadı’ndan Ayrıldıkları Noktalar
 


Cemaleddin Afgani: Aslen şiadır, İran’lıdır. İngiliz casusu olduğu ve mason olduğu tespit edilince Sultan II. Abdulhamid tarafından İstanbul’da hapsedildi. Bir çok sapkın fikri yaymış ve Abduh başta olmak üzere bir çok sapık talebe yetiştirmiştir. Modernisttir.

Ayrintili Bilgi:

http://eliftenyeye.blogspot.de/2012/11/sapitanlar-2-cemaleddin-afgani.html
 
Reşid Rıza: Mason Abduh’un talebesidir. Dinde reform fikrini yaydı. Kitaplarında Ehl-i Sünnet’e saldırdı. Vahhabiliğe övgüler düzmüştür. Mucizeyi inkar eder. İsa (a.s.) ‘ın göğe kaldırılmadığını öldüğünü idda etmektedir. Cinlerin varlığını inkar eder. 4 hak mezhebi kabul etmez. İcma-i Ümmet’i inkar eder. Modernisttir.


Muhammed Abduh: Cemaleddin Afgani’nin talebesidir. Mason olduğu belgelenmiştir. Salih amel işleyenin kafir de olsa cennete gireceğini idda etmiştir. Bu yonüyle diyalogçuların fikir babası sayılabilir. Bütün dinleri bir kabul eder. Eski alimlere hakaret eder. Fazie helal der, Kuran’ı mahluk kabul eder. Kadınların açılmasını destekledi. Tıpkı hocası Afgani gibi masonluğu yaydı. Peygamberlerin mucizelerini inkar eder. Cinlerin varlığını inkar eder. Kuran’da bulunan her şeyi doğru kabul etmez. Kadir Gecesi gibi mubarek geceleri inkar etmiştir. Modernisttir.


Ayrintili Bilgi: http://eliftenyeye.blogspot.de/2012/11/sapitanlar-3-mason-abduh-ve-hezeyanlari.html   
Muhammed Esed: Önce yahudi idi, daha sonra müslüman oldu. İlmen yetkin olmadığı halde tefsir yazmıştır. Yazdığı bu tefsir yanlışlarla doludur. Tefsirinde sık sık tahrif edilmiş İncil ve Tevrat’a atıfta bulunmuştur. Kuran’daki kelimelere kafasına göre mana uydurmuştur. Tefsirinde yahudi ve hristiyanlara kafir dememeye azami dikkat göstermiştir. Kafasına göre bir iman eden tanımı ortaya koymuştur. Modernisttir.


İhsan Eliaçık: İslam’ı sosyalizmle karıştırarak tahrif etme yoluna gitmiştir. Zekatın 4o ta 1 değil daha fazla olduğunu idda etmiştir. Mal-zenginlik noktalarında aşırı görüşlere sahiptir. İslam’ın batıdaki kafirlere “itici” gelen birçok yanını kendince ya yok saymış ya da yumuşatmaya kalkışmıştır. Bir çok İslamî esası inkar etmiştir. Sahabeye hakaret etmiştir. Hz. Osman’a (r.a.) -haşa- bozuldu demiştir. Modernisttir.




Mustafa Karataş: Hz. İsa’nın (a.s.) kıyamete yakın ineceğini kabul etmez.

Inkarinin videosu





Y. Nuri Öztürk: Hac’cın zamana bağlı olduğunu kabul etmez. Kader ve alınyazısı konularında itikadi sapmalar göstermiştir. “Aklı öndedir” lafzını benimsediği için bir çok İslamî esasa tahrif etme yoluna gitmiştir. Kamuoyunca da bilinen bir çok sapkın görüşü vardır. Modernisttir.





Bayraktar Bayraklı: Peygamber Efendimiz’e (sav) saygısı yoktur. Mezhepleri kabul etmez, geçmiş büyük alimlere kötü konuşur. Mezhep imamlarını bölücülükle suçlar. Kadının mirasta erkeğin yarısını aldığı hükmünü inkar eder. Ölen kimse için Kuran okumak şirktir, demiştir. kadının başı açık ve erkeklerle birlikte namaz kılabileceğini ve savunur. Kadın erkek tokalaşması caizdir, der. Hz. İsa’nın (a.s.) inişini inkar eder. Seferiliği inkar eder. Kabir azabını inkar eder. Namazları cem etmeyi bütün hayata yaymıştır. Kadının seyahaye çıkması için mahrem şartını inkar eder. Tarikati, tasavvufu şirk sayar. Modernisttir.




İsmail Nacar: Peygamber efendimiz’İn (sav) faziletlerini inkar eder. Peygamberlerin cesedinin çürüdüğünü idda eder. Modernisttir.




Muhammed Nur Dogan:  Hadisleri inkar eder, Mezhepleri Kabul etmez,
 
 



Hayri Kırbaşoğlu: Hz. İsa’nın (a.s.) ineceğini inkar eder. Hadislere şüpheyle yaklaşır.



Emine Şenlikoğlu: Mustafa İslamoğlu’nun fikren talebesidir. Şia sempatizanıdır. Mahmud Efendi Hazretlerinin tefsirine hurafe demiştir. Cemaate bağlılığı saçmalık olarak görür.



 
En son aciklamasi...
 

Mustafa İslamoğlu: Şia sempatizanıdır. Kadere imanı inkar eder. Hz. Peygamber’in faziletini inkar eder. Sahabeye hakaret eder. Kendisini İmam-ı Azam’dan üstün görür. Sahabeyi ve tabiini yahudilere meyletmekle suçlar. Kabir azabını inkar eder. Hayızlı kadının namaz kılabileceğini, camiye girebileceğini savunur. Afgani’ye hürmet eder. Hz. Peygamber’in bir çok mucizesini inkar eder. Geçmiş büyük alimlere hakaret eder. İlmen yetkin olmamasına rağmen yazdığı tefsir Muhammed Esed’in tefsirini kötü bir kopyasıdır. Ters ilişkiyi cevaz verir ve bunu da Ehl-i Beyt’e nisbet ederek Ehl-i Beyt’e de hakaret ve iftira eder. Kuran’daki olağanüstü olayları inkar eder. Maide 33′ü ve Yecüc ve Mecüc’ü tahrif yoluyla inkar eder. Modernisttir.

Reddiyeler o kadar cok ki... bu linkte tümü var
http://www.youtube.com/results?search_query=c%C3%BCbbeli+ahmet+hoca+mustafa+islamo%C4%9Flu&oq=c%C3%BCbbeli+ahmet+hoca+Mustafa+&gs_l=youtube.3.0.0.276.5081.0.6560.25.8.0.17.17.0.196.883.5j3.8.0...0.0...1ac.1.11.youtube.jr4VNRO9LOA


 




Abdülaziz Bayındır: Hz. Peygamer’in faziletlerini ve Allah dostlarını inkar eder. Rabıtayı ve (yüzü suyu) hürmetine istemeyi şirk sayar. Tasavvufu ve tarikatları inkar eder. Şefaati inkar eder. Sünneti yok sayar.



Alparslan Kuytul: Oy kullamayı günah hatta şirk olarak görür. İbn-i Temiye ve İbn-i Kayyım gibi sapıklıkta meşhur kimseleri örnek şahsiyet olarak göstermektedir. Tasavvuf ve tarikatlara şirk gözüyle bakar. Ayet ve hadislerden ziyade nefsiyle konuşur. İlmi ciddiyetten uzaktır.



 

Bursalı Ahmet Yasin: Sözde Nazım Kıbrisi’nin halifesidir. Adnan Oktar’ı üstad sayar ve onun görüşlerine katıldığını beyan eder.

Süleyman Ateş: Yahudi ve hristiyanların cennete gireceğini idda eder. Cennete girmek için “La ilahe illallah” yeterli “Muhammedur Resulullah” a gerek yok demiştir. Şefaati ve (yüzü suyu) hürmetine istemeyi ve tarikatları şirk olarak görür.




Hayrettin Karaman: Enflasyon kadar faizin helal olduğunu savunmuştur. İslam’da recm yoktur, demiştir. Muhammedur Resulullah demeyenlerin de cennete girebileceğini savunmuştur. Abduh ve Reşid rıza gibileri örnek alim diye lanse etmiştir. Diyalogçuların akıl hocasıdır. Daha bir çok sapkın düşünceye sahiptir.




Adnan Oktar: Mehdi olduğunu ima yoluyla idda eder. Yahudi ve hristiyanları Allah dostu olarak görür. Masonlarla içli dışlıdır, masonluğu över. Ayet ve hadisleri tevil yoluyla tahrif eder.

 


Ahmet Şahin: Ehl-i Kitapla (yahudi ve hristiyanlarla) amentüde (inanç esaslarında) ittifakımız var, demiştir. Diyalogçudur.




Humeyni: Şiadır. Bir çok sahabeye hakaret eder, iftiralar atarlar, kafir derler. bir çok sapkın görüşleri vardır.


A. Rıza Demircan: Cariyeliği inkar eder. Kabre sanduka yapmayı şirk sayar. Mezhebler beni bağlamaz, demiştir. Kutlu Doğum Haftasının İslam’da yeri yoktur, demiştir. Hurileri cinsel bir partner olduğunu inkar etmiş, onlar sadece hizmetçidir, demiştir.




İskender Evrenesoğlu: Kendisinin devrin imamı ve müslümanların halifesi olduğunu idda etmiş bununla da kalmamış, Mehdi ve Resul (peygamber) olduğunu idda etmiştir.


 


Zekeriya Beyaz: Kabir azabını inkar etmiştir. Tavuktan kurban olur, demiştir. Daha bir çok sapık görüşü vardır. İlmi ciddiyetten yoksundur. Modernisttir.





Ali Şeriati: Aslen İranlı bir şiidir. Ancak sapkın görüşleri nedeniyle şiiler tarafından bile kabul görmemiştir. Allah’ı (c.c.) iki yüzlü bir puta benzetmiştir.





Seyit Kutup: Mezhepsizdir. İlmi yetkinliği olmamasına rağmen yazdığı tefsir hatalarla doludur. Sahabeye hakaret etmiştir. Tasavvuf ve tarikatlara şirk gözüyle bakar. Sosyalist kökenli olduğu için İslam’ı yanlış yorumlamıştır. Seyit Kutup sonradan müslüman olanlardandır. İslam’ı tanıma aşamasındaki bazı sapkın görüşlerinden daha sonra vazgeçtiği ancak bunları düzeltmeye ömrünün yetmediği de söylenir. Sonuçta kitapları bir çok sapkın görüşlerle dolu olduğu için okunmaz, görüşlerine itibar edilmez. Eğer şehitse Allah’la onun arasındadır, Allah mubarek etsin. Kitaplarından daha çok aksiyoner yönü onu ünlü yapmıştır.




Mevdudi: Şia sempatizanıdır. Sahabeye hakaret eder. Medeni haklar bakımından kafirlerle müslümanları bir tutmuştur. İbni Teymiye’den nakiller yapar ve onu över. Peygamberlerin günah işleyebileceğini idda eder. Ancak İslam dünyasında daha çok siyasi ve aksiyoner yönü bilindiği için itibar görmüştür.


Görüşlerini benimsemediği müddetçe bir insanın bu tür sapkın kişilere olan hüsnü zannı onu sapık yapmaz. Eğer bu kişilerin bu düşünceye sahip olmadığını idda ederek savunuyorsa, bunların sapkın düşüncelerini kabul ederek savunmasına nazaran iyidir. Ancak sapık olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Allah son nefeste Ehl-i Sünnet itikadıyla bu dünyadan göçmeyi nasib eylesin. (Amin!)
Reddiyeler:




Alinti


Vehhabilik nedir ve ilk Nerede ilan edilip yaygıınlaşmııştır


Vehhabiliği kuran, Mehmed bin Abdülvehhabdır. İngiliz casuslarından, Hempher’in tuzağına düşerek, ingilizlerin (İslamiyet’i imha) etmek çalışmalarına alet oldu.
[İngiliz Casusunun İtirafları kitabında, Vehhabiliğin kuruluşu uzun anlatılmaktadır. Bu kitabı, www.hakikatkitabevi.com adresinden okuyabilir ve temin edebilirsiniz.]
Eline geçirdiği, ibni Teymiye’nin Ehl-i sünnete uymayan kitaplarını okumuş, (Şeyh-i necdi) diye meşhur olmuştu. Düşünceleri, ingiliz paraları ve ingiliz silahları karşılığında, köylüler ve Deriyye ahalisi ile reisleri Muhammed bin Süud tarafından desteklendi. Sapık din adamı ibni Teymiye’nin fikirleri ile Hempher’in yalanlarının karışımına Vehhabilik denir.

Mirat-ül-Haremeyn kitabının basıldığı 1888 senesinde Necd emiri, Abdullah bin Faysal idi. Aşağıdaki bilgilerin çoğu Mirat-ül-Haremeyn’den alınmıştır:

Mehmed’in babası Abdülvehhab, iyi bir müslüman idi. Bu ve Medine’deki âlimler, Abdülvehhab oğlunun sözlerinden, yeni bir yol tutacağını anlamış, herkese, bununla konuşmamasını nasihat etmişlerdi. Fakat, Abdülvehhab oğlu, 1738 senesinde Vehhabiliği ilan etti. İngilizlerin siyasi ve askeri yardımları ile, Arabistan’a yayıldı.

İLİM ÖĞRENMEK



AYET-İ KERİMELER

Fatır / 28. Allah’tan ancak alimler korkar

Tevbe / 122. Her kabileden bir cemaatin dini iyice öğrenmeleri gerekmezmiydi.?

Nahl / 43. Eğer bilmiyorsanız ehli zikre sorunuz.

Cum’a/:5- Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, kitaplar taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini yalanlayanların durumu ne kötüdür. Allah zalim toplumu doğru yola iletmez.

Bakara / 120. Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır

TAKVA VE DERECELERİ



AYET-İ KERİMELER
O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.(Bakara / 2-3.)

Eğer o beldelerin halkı inanmış ve takva sahibi olmuş olsalardı, üzerlerine göklerin ve yerin bereketini açardı. (A’raf/96)

Andolsun biz, Musa ve Harun’a, takvâ sahipleri için bir ışık, bir öğüt ve Furkan’ı verdik. (O takvâ sahipleri ki) onlar, görmedikleri halde Rablerine candan saygı gösterirler. Yine onlar, kıyametten korkan kimselerdir.(Enbiya / 48-49)

Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.(A’raf / 201)

Ey Adem oğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise yarattık. Takvâ elbisesi… İşte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar (diye onları indirdi).(A’raf / 26.)

DÜNYA SEVGİSİ



Şura/20- Her kim ahiret kazancını isterse, biz onun kazancını artırırız, her kim de dünya kazancını isterse ona da ondan veririz, ama onun ahirette hiçbir nasibi yoktur.

Ra’d/26. Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir de, daraltır da. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktalar. Oysa dünya hayatı ahiret hayatının yanında bir yol azığından ibarettir.

Lokman/33- Ey insanlar! Rabbinizden sakının ve bir günden korkun ki, baba çocuğuna hiçbir fayda veremez. Çocuk da babasına hiçbir şeyle fayda sağlayacak değildir. Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. O halde dünya hayatı sizi aldatmasın, sakın o çok aldatıcı şeytan sizi Allah’ın affına güvendirerek aldatmasın.

Hadid/20. Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah’tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.

Salih amellerin Ahiretteki Karsiligi



Taberani el-Kebır’de Hakim-i Tirnıizi Nevadir el-Usul’de Isbehani Tergib’de Abdurrahman bin Semurete (Radıyallahû anh) ‘den rivayet ettiklerine göre, şöyle demiştir:
Bir gün Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem,) yanımıza geldi. Buyurdu ki:
Dün akşam acaip bir şey gördüm. Ümmetimden, ruhunu almak için kendisine melek’ül-mevt gelen bir adam gördüm. Onun, ana babasına yaptığı iyilikler, o meleği çevirdiler.
Ve ümmetimden, kabir azabına kapılmış bir adam gördüm. Onun aldığı abdestler gelip o azaptan onu kurtardılar.
Ve ümmetimden bir adam gördüm, şeytanlar etrafını sarmıştılar. Onun Allah’a yaptığı zikir geldi, onu onların arasından kurtardı.
Ve ümmetimden, azap meleklerinin etrafını sardığı bir adam gördüm. Namazı gelip onu, onların elinden kurtardı.
Ve ümmetimden bir adam gördüm, susuzluktan ağzını açmıştı. Vardığı her havuzdan kovuluyordu. Sonra orucu gelip ona su verdi, onu doyurdu.
Ve ümmetimden bir adam gördüm; yanında peygamberler halka halka oturmuştular. O adamın, yaklaştığı her halka onu kovuyordu. Sonra cenabetten yıkanması geldi, elinden tutup onu yanı¬ma oturttu.
Ve ümmetimden bir adam gördüm, önü karanlık, arkası karanlık, sağı karanlık, solu karanlık, altı karanlık, üstü karanlık. O karanlıklar içinde şaşırmıştı, sonra Hacc ve Umresi gelip onu o karanlıklardan kurtardılar. Etrafını nurlarla doldurdular
Ve ümmetimden bir adam gördüm, müminlerle konuşur. Onlar onunla konuşmazdı. Sıla-i rahim geldi, «Ey müminler cemâati! onunla konuşun» deyince onunla konuşmaya başladılar.
Ve ümmetimden birisini gördüm, eliyle ateşin alev ve kıvılcımlarını yüzünden kovuyordu. Sonra, verdiği sadakalar geldi, yüzüne bir örtü, başında gölgelik oldular.
Ve ümmetimden, birisini gördüm, her taraftan gelen zebaniler onu yakalamıştılar. AdamIN yaptığı emr-i bi’l-mâruf nehy-i ani’l-münker gelip onu onların ellerinden kurtardılar, rahmet meleklerinin ellerine teslim ettiler,
Ve ümmetimden, bir adam gördüm, dizleri üzerine çömelmiş. Allah ile onun arasında bir perde vardı. Güzel ahlâkı geldi, elinden tuttu. Onu Allah’ın huzuruna bıraktı.
Ve ümmetimden sahifesi, sol eline verilmiş bir adam gördüm. Onun Allah’dan korkusu geldi, sahifesini sağ eline verdi.

KABİR HAKKINDA




Nebiyy-i Ekrem (SAV) buyurmuşlardır ki:
“Allah’ım (CC)! Kabir azabından Sana sığınırım. Ateş azabından Sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnelerinden Sana sığınırım. Deccalin fitnelerinden Sana sığınırım.”[1]

AYET-İ KERİMELER
Taha / 124. Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.

En’am / 98. O, sizi bir tek nefisten (Âdem’den) yaratandır. (Sizin için) bir kalma yeri, bir de emanet olarak konulacağınız yer vardır. Anlayan bir toplum için âyetleri ayrıntılı bir şekilde açıkladık.

Sahabelerin Faziletlerinden Bazilari

Ebu Bekr Sıddık (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Mağarada iken başlarımızın üstünde (bizi aramağa gelen) müşriklerin ayaklarına baktım: "Ey Allah'ın Resulü! Bunlardan biri eğilip de iki ayağı hizasından baksa bizi muhakkak ayak hizasının altında görecektir" dedim. Allah Resulü (a.s.): Ey Ebu Bekr! Üçüncüsü Allah olan iki kişiyi ne zannediyorsun? buyurdu.
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4389

Ebu Saîd'in (r.a.) anlattığına göre:
Resulüllah (a.s.) minbere oturdu ve: "Bir kul ki yüce Allah onu, dünyanın nimetlerinden vermek ile kendi nezdinde olanlar arasında muhayyer bıraktı. O da Allah nezdindekini seçti" buyurdu. Bu söz üzerine Ebu Bekr ağladı da ağladı: Atalarımız ve analarımız sana feda olsun! dedi. Ravi der ki: İşte Allah Resulü, o muhayyer kılınan kul imiş, Ebu Bekr onu hepimizden iyi biliyordu. Allah Resulü şöyle buyurdu: "Muhakkak ki bana karşı, malı ve arkadaşlığı hususunda insanların en cömerti Ebu Bekr'dir. Bir dost edinecek olsaydım, mutlaka Ebu Bekr'i dost edinirdim. Lâkin din kardeşliği (şahsi dostluktan efdaldir). Mescitte Ebu Bekr'in kapısından başka hiçbir kapı bırakılmasın."
Sahih-i Müslim'deki hadis numarası: 4390

Ehl-i Beyt Sevgisi




“İmanın temeli ve en kuvvetli alameti Allah dostlarını sevmek,
düşmanlarına düşman olmaktır.” İmam-ı Gazali (ra)

Yüce Allah İsa’ya (as): “Yer ve gökteki tüm mahlûkatın ibadetini yapsan dostlarımı sevmedikçe ve düşmanlarıma düşman olmadıkça sana hiçbir faydası olmaz” buyurdu. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Allah ehl-i beytten her nevi ricsi, kusur ve kötülüğü gidermek ve tertemiz etmek istiyor” (Ahzab, 33:33) ayetini inzal buyurunca Peygamberimiz (sav) Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i (ra) abasının altına aldı ve “İşte benim ehl-i beytim bunlardır. Ya Rabbi bunlardan kötülüğü kaldır ve hepsini temizle” buyurarak dua etmişlerdir.

Her namazda okuduğumuz salavat-ı şerifede “Ve alâ âlihî” diye alini kasdettiğimiz zaman işte bu ehl-i beyti ve onların neslinden gelenleri kasdetmektedir. Asıl kastedilen neseben âl-i beytten gelenler olduğu gibi Kur’ân-ı Kerimde “iman edenler Allah’ın dostlarıdır” (Bakara, 2:257) buyrulduğuna binaen bütün mü’minler bu ayetin şumûlüne dâhildir.
Allah’ın en mükerrem dostları Hz. Peygamber (sav) ve onun âl-i beyti olan Hz. Ali ve onun evladıdır. Onun soyundan gelenler içinde de dinini ve sünnetini muhafaza edenlerdir. Peygamberimizin (sav) dininden ve milletinden, yani sünnetinden olmayanlar onun yakınları bile olsalar onun âlinden sayılmazlar. (Kurtubî, Camiu’l-Beyan, 1:381) Nitekim Hz. Nuh’un (as) inanmayan oğlu için yüce Allah “O senin ehlinden değildir. Çünkü onun yaptığı Salih olmayan bir iştir” (Hud, 11:46) buyurarak iman etmeyenin Hz. Nuh’un oğlu da olsa neslinden olmadığını açıklamıştır.

Regaib Kandili Faziletleri ve Namazlari

Regaib ile ilgili ayet-i Kerimeler:

Regâib kelimesi Kur'an'da geçmemektedir. Ancak "reğabe"den türemiş olan çeşitli kelimeler, Kur'ân'da sekiz yerde geçmekte ve "reğabe"nin ifâde ettiği mana için kullanılmaktadır .

Ayrıca, "Şüphesiz Allah’
ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte bu, Allah’ın dosdoğru kanunudur. Öyleyse o aylarda kendinize zulmetmeyin." (Tevbe Suresi, 36) Hz. Peygamber’in ( a.s.m ) ( aşağıda hadisler bölümünde bulunan) bir hadisinde, ayet-i kerimede işaret buyurulan haram ayların, Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğu vurgulanmaktadır: "

Receb Ayı ve Regaib Gecesi ile İlgili Hadis-i Şerifler:

• Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder. [Gunye]
• Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsini tutmuş gibi sevap verilir. [Miftah-ül-cenne]
• Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Yala]
• Şu beş gecede yapılan duâ geri çevrilmez. Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.) [İbn-i Asâkir]
• “Receb-i Şerîf’in birinci gününde oruç tutmak üç senelik, ikinci günü oruçlu olmak iki senelik ve yine üçüncü günü oruçlu bulunmak bir senelik küçük günahlara kefaret olur. Bunlardan sonra her günü bir aylık küçük günahların af ve mağfiretine vesile olur.” buyuruyorlar. (Camiu-s sağir)
• İbn-i Abbas -radiyallahu anh- Hazretleri: “Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Recep ayında bazen o kadar çok oruç tutardı ki, biz O’nu hiç iftar etmeyecek zannederdik. Bazen de o kadar çok iftar ederdi ki, biz O’nu hiç oruç tutmayacak zannederdik.” buyurmuştur. (Müslim)
• Muhakkak zaman, Allah’
ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Yıl on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Ve üçü ard arda gelmektedir. Zilkade, Zilhicce, Muharrem bir de Cemaziye’l-âhirle Şaban ayları arasında gelen Mudar kabilesinin ayı Recep ayıdır." (Buhârî, Tefsir, Sure, 8,9)
• "Recep ayı Allah’ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan da ümmetimin ayıdır." (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, 1/423)
• Yine mübarek üç aylardan ilki olan Receb ayının önemi ve değeri hakkında Enes b. Malik ( r.a. )'dan şöyle rivayet edilir: Receb ayı girdiğinde Hz. Peygamber şöyle derdi: "Allahım! Recep ve Şaban'ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a ulaştır." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259)
• Receb’in ilk cuma gecesini ihya edene, Allahü teâlâ, kabir azabı yapmaz. Duâlarını kabul eder. Yalnız, 7 kimsenin duasını kabul etmez: Faizci, Müslümanları aşağı gören, ana babasına eziyet eden, Müslüman olan ve dinin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, çalgıcı, livata ve zina eden, beş vakit namazı kılmayan. [Bu günahlardan vazgeçmedikçe, duaları kabul olmaz.] [Saadet-i Ebediyye]
• Receb büyük bir aydır. Allah bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutana, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allah istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, “Geçmiş günahların affoldu” der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti. [Taberânî]
• Kim Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutarsa, oruç tutulan günler dile gelip “Ya Rabbi onu mağfiret et” derler. [Ebû Muhammed]
• Hz. Aişe ( r.a ) validemiz, “Resûlullah, pazartesi ve perşembe günleri oruç tutmaya çok önem verirdi.” buyuruyor. Çünkü Hadis-i Şerifte, “Ameller Allahü teâlâya pazartesi ve perşembe günleri arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini istiyorum.” buyururdu. (Tirmizî)
• Receb ayında yapılan dua kabul edilir, günahlar affedilir. Bu ayda günah işleyenin cezası da kat kat olur. Hz. Hüseyin ( r.a) anlatır:
“Kâbe’yi tavaf ederken, yanık sesle Allahü teâlâya dua eden bir kimsenin sesini işittik. Babam bunu çağırmamı emretti. Güzel yüzlü, temiz bir kimseydi. Ancak sağ tarafı felç olmuş, kurumuş, hareketsiz idi. Ona, “Sen kimsin, durumun ne böyle?” dedim. O kimse dedi ki:
“Adım Menazil... Ben çalgı çalmak, şarkı söylemekle şöhret salmış, Arabistan’ı
n ünlülerinden bir gençtim. Hep nefsin arzuları peşinde koştum. Receb ve Şaban aylarında bile, bu günahlara devam ederdim. Salih babam, beni bu günahlardan kurtarmaya çalıştı. Bana, “Allahü Teâlânın azabı şiddetlidir, bir anda kahredebilir. Kötü arkadaşlardan vazgeç, bu kötü işleri bırak! Melekler ve bu aylar senden şikâyet ediyorlar” dedi. Nasihate hiç tahammülüm yoktu. Babamın üzerine yürüyüp, döverek susturdum. Üzüntülü ve kırık kalble, “Bu aylarda oruç tutup, geceleri ibadet ediyorum. Beytullah’a gidip şerrinden korunmak için, Allahü teâlâdan yardım dileyeceğim” dedi. Bir hafta oruç tutup, Kâbe’ye giderek, “Ey Rabbim, mazlumların âhını yerde bırakmazsın. Bu ayda, bu mübarek yerlerde yapılan duaları red etmezsin. Hakkımı oğlumdan al, onu felç et!” diye dua etti. Henüz duası bitmeden sağ tarafım felç oldu. Beni gören, “Baba bedduasına uğramış kişi” derdi.”
Hz. Hüseyin, “Baban bu hâline ne dedi?” buyurdu. O genç, “Babamdan özür diledim. Onun da babalık şefkati galip gelerek beni bağışladı. Beddua ettiği yerde, bu sefer şifa bulmam için hayır dua etmek üzere deve ile gelirken, devenin ürkmesi ile babam düşüp öldü. Şimdi çaresizim.” diyor. Hz. Ali bu felçli gence dua ediyor, Receb’de yaptığı bu dua bereketiyle de Hak teâlâ ona şifa ihsan ediyor.
Mübarek Kandil Gecelerini Nasıl Değerlendirmeliyiz?

1. Kur'an-ı Kerim okuyarak,
2. Peygamberimiz ( a.s.m)’
ı
n mübarek duası olan Cevşen-ül Kebiri okuyarak,
3. Aile bireyleriyle birlikte günün mana ve ehemmiyeti hakkında sohbet ederek,
4. Allah rızası için namaz kılarak,
5. Hayatımızın geçmiş günleri ve yılları hakkında muhasebe yaparak,
6. Günahlarımızın bağışlanması için Allah'tan af dileyerek,
7. Sevgili Peygamberimize bol bol salât ve selâm okuyarak,
8. Dünya ve ahirete ait dileklerimiz için dua ederek,
9. Hastaları, yaşlıları ziyaret ederek; yoksulları, öksüz ve yetimleri sevindirerek,
10. Eş, dost ve yakınlarımızla tebrikleşerek,
11. Dargın ve küskünleri barıştırarak, değerlendirebiliriz
Regaib Günü ve Gecesinin Namazlari






Regaib Kandili Sohbeti icin: http://www.youtube.com/watch?v=HjWuiFsG4J0


ŞİFA DUALARI ve Anlamları – ŞİFA AYETLERİ


1-“Allahümme rabbi’n-nâsi ezhibi’lbe’se işfi. Ente’ş-şâfî. Lâ şifâe illâ şifâüke. Şifâen lâ yüğâdiru sekamen. Allahümme işfi abdeke yenke’ leke adüvven ev yemşî leke ilâ salatin.”
Türkçe Manası;
(Allah’ım! Ey insanların Rabbi! Şifa ver! Şifa veren ancak Sen’sin! Sen’den başka şifâ verecek kimse yoktur! Allah’ım! Şu kuluna şifa ver ki, Senin bir düşmanına acı versin veya Senin rızânı kazanmak için namaz kılmak üzere yürüsün.)

2- “Bismillâhi erkîke min külli şey’in yü’zîke min şerri külli nefsin ev aynü hâsidin. Allahümme yeşfîke bismillâhi erkîke.”
Türkçe Manası;
(Sana ıztırap veren her şeyden, her kıskanç nefisten, her hasetçi gözden Allah’ın adıyla sana şifa dilerim. Allah sana şifa versin. Allah’ın adıyla sana şifa dilerim.)
 
Kur’an-ı Kerim’deki 6 Şifa Ayeti;

Necip Fazıl Kısakürek Sözleri



  • Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür.
  • Zamanın çarkları sizi yürütüyor, zamanın çarkları beni öğütüyor..
  • İnsanın Kazandığı Paradan Değil, Paranın Kazandığı İnsandan Kork.
  • Armut Deyip Geçmeyin, Onun İlk Hecesi Çoğu Kişide Yoktur!
  • Yanında olduğum zaman değerimi bilmezsen; Değerimi bildiğin gün beni yanında bulamazsın...
  • Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret,Ebedi bir yaşam için gayret yok hayret.
  • Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
  • Bana çağdışı diyorlarmış. Ne büyük bir onur! Ben bu çağın dışında kalmayayım da, içinde mi boğulayım.
  • Geçti, istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelme, artık neye yarar?
  • SABIR – SABRETMEK

      
    Nahl/127: (Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları tuzaklardan telaş edip sıkıntıya düşme!

    KEHF/ 28: Nefsince de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Sen dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma.

    ZÜMER/ 10: Ey Muhammed! Tarafımdan söyle: “Ey iman eden kullarım! Rabbinizden korkun. Bu dünyada güzellik yapanlara bir güzellik vardır. Allah’ın yeryüzü geniştir. Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız ödenecektir.”

    BAKARA/155: Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!

    GIYBET NEDİR? GIYBET OLMAYAN HALLER




    AYET-İ KERİMELER
    Nisa/148: Allah, zulme uğrayanların dışında, çirkin sözün açıkça söylenmesinden hoşlanmaz. Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla bilendir.

    Hucurat/ 12: Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.

    Hümeze/ 1: Mal toplayıp onu tekrar tekrar sayan, insanları arkadan çekiştirip, kaş göz hareketleriyle alay edenlerin (hümeze ve lümezenin) vay haline!

    HADİS-İ ŞERİF
    * Hazreti Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?” “Allah ve Resûlü daha iyi bilir!” dediler. Bunun üzerine: “Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam: “Ya benim söylediğim anda varsa, (Bu da mı gıybettir?)” dedi. Aleyhissalatu vesselam: “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda (iftirada) bulundun demektir.”

    Tefekkür Etmek



    AYET-İ KERİME
    Al-i İmran / 191. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru !

    Ankebut / 20. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.

    Al-i İmran / 137. Sizden önce nice (milletler hakkında) ilâhî kanunlar gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezin dolaşın da (Allah’ın âyetlerini) yalan sayanların âkıbeti ne olmuş, görün!

    Tevekkül Etmek


     
    ENFAL/ 2: Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.

    ENFAL/ 49: O sırada münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, (müslümanlar hakkında) “şu adamları dinleri aldattı” diyorlardı. Oysa her kim Allah’a tevekkül ederse bilsin ki, Allah galiptir, güçlüdür ve hikmet sahibidir.

    TEVBE/ 51: De ki: “Hiçbir zaman bize Allah’ın bizim için takdir ettiğinden başkası dokunmaz. O bizim mevlamızdır. Müminler yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.”

    YUSUF/ 67: Ve dedi ki: “Ey yavrularım! (şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin de ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben ne yapsam, Allah’ın takdirini sizden engelleyemem. Hüküm yalnızca Allah’ındır. Onun için bütün tevekkül edenler O’na tevekkül etmelidirler.”

    Delalet ve Hidayet

     

    İnsanlar mizâç itibariyle birbirlerinden farklı oldukları gibi, kavrama ve öğrenme kabiliyetleri yönünden de oldukça farklıdırlar: Bir insanın aklı ile tesbit ettiği ve “tek kurtuluş yolu” olarak sunduğu teorileri, diğer bir insan; tamamen “saçma” olarak nitelendirebilir. Hatta insanın aklî muhakemesini işletmeyip, hakikati bulmada, iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırmada gaflete düşmesi de mümkündür. Bütün bu ihtimaller olmasaydı, aklı ile hareket eden ve “hakikati bulduğunu” ileri süren herkese inanmamız gerekirdi. Halbuki görünen odur ki, herkes kendi aklını beğenmekte, tesbit ettiğini ileri sürdüğü doğruların dışında kalan herşeyi reddetmektedir. Dolayısıyla sırat-ı mustakîmin (Doğru yolun ve hakikatin) ölçüsü insan aklı olamaz. İşte bu noktada karşımıza hidayet ve dalâlet kavramları çıkmaktadır.
    Allahû Teâla (Celle Celaluhu); Hazreti Âdem (Aleyhisselama)’a ve Hazreti Havva’yı yeryüzüne indirdiği zaman şöyle buyurmuştu: “Hepiniz oradan inin. Sonra size benden bir hüda gelir de; kim benim hüdâma tâbi olursa, artık onlara hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun (üzüntülü) olacak değildirler.”(1)Yeryüzünde insan için iki yol vardır. Birincisi: Allahû Teâla (Celle Celaluhu)’ya iman etmek ve hayatını İslâm’a göre düzenlemek (hidayete tâbi olmak). İkincisi: Hevâ ve heveslere tâbi olup, dalâlet üzere yaşamak!.. Bu iki yolun dışında üçüncü bir yoldan söz etmek mümkün değildir.

    Seyyidü’l-İstiğfar Duâsı

     


    Önce Seyidul İstiğfar duasının fazileti hakkında bir hadisi şerif paylaşalım;

    Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (s.a.v)Buyuruyor ki ; “Her kim, bu duâyı inanarak sabahleyin okur da o gün akşama çıkmadan ölürse o kimse cennetliktir. Her kim de akşamleyin okur da, sabah olmadan (sabaha çıkmadan) ölürse o kimse cennet ehlindendir (Cennete girecektir).” buyurdular. Buhari

    Böyle bir değer elimize verilmişken, bunun kadri kıymetini bilmezsek, elbette başımıza geleceklere katlanmaktan başka bir şey kalmaz geride..

    Resimli ”Seyyidül İstiğfar” Duası Arapça Harflerle Yazılışı;



    Seyyidül İstiğfar Duası Türkçe Okunuşu;

    TASAVVUF VE RABITA


    Şeyh İbrahim Efendi (kuddise sirrahu) tasavvufun tanımını aşağıdaki dizelerde ifade etmiştir:
    Bidayette tasavvuf sofi bican olmaya derler
    Nihayette gönül tahtında sultan olmaya derler
    Tarikatte ibarettir tasavvuf mahv-ı suretten
    Hakikatte saray-ı sırda mihman olmaya derler
    Bu abu kil libasından tasavvuf ari olmaktır
    Tasavvuf cismi safi nur-ı Yezdan olmaya derler
    Tasavvuf lem’ayı envar-ı mutlaktan uyarmaktır
    Tasavvuf ateş-i aşk ile suzan olmaya derler
    Tasavvuf şerait name-i hestiyi dürmektir
    Tasavvuf ehli iman olmaya derler
    Tasavvuf arif olmaktır hakimen adetullaha
    Tasavvuf cümle ehli derde derman olmaya derler
    Tasavvuf ten tılsımın ism miftahıyla açmaktır
    Tasavvuf bu imaret külli viran olmaya derler
    Tasavvuf sofi kali tebdil eylemektir bil
    Tasavvuf her söz ki söyler ab-ı hayat olmaya derler
    Tasavvuf ilm-i tabirat-ü tevilatı bilmektir
    Tasavvuf can evinde sırrı sübhan olmaya derler
    Tasavvuf hayret-i kübrada mestü valih olmaktır
    Tasavvuf Hakkın esrarında hayran olmaya derler
    Tasavvuf kalb evinden masivallahı gidermektir
    Tasavvuf kalbi mümin arşı Rahman olmaya derler
    Tasavvuf her nefeste şarka vü Garba erişmektir
    Tasavvuf bu kamu halka nigehban omaya derler
    Tasavvuf cümle zerratı cihanda Hakk’ı görmektir
    Tasavvuf gün gibi kevne nümayan olmaya derler
    Tasavvuf anlamaktır yetmiş iki milletin dilin
    Tasavvuf alem-i akla Süleyman olmaya derler
    Tasavvuf uryet-i vüska yükün can ile çekmektir
    Tasavvuf mahzar-ı ayat-ı gufran olmaya derler
    Tasavvuf ismi azamla tasarruftur bütün kevne
    Tasavvuf camii ahkamı Kuran olmaya derler
    Tasavvuf her nazarda zatı Hakka nazır olmaktır
    Tasavvuf sofiye her müşkil asan olmaya derler
    Tasavvuf ilmi Hakka sinesini mahzen etmektir
    Tasavvuf sofi bir katreyken umman olmaya derler
    Tasavvuf küllü yakmaktır vücudun nar-ı la ile
    Tasavvuf nur-ı “illa” ile insan olmaya derler
    Tasavvuf on sekiz bin aleme dopdolu olmaktır
    Tasavvuf nuh felek emrine ferman olmaya derler
    Tasavvuf “kul kefa billah” ile davet dürür halkı
    Tasavvuf irci’i lafzıyla mestan olmaya derler
    Tasavvuf günde bin kere ölüp yine dirilmektir
    Tasavvuf cümle alem cismine can olmaya derler
    Tasavvuf zat-ı insan zat-ı Hakk’da fani olmaktır
    Tasavvuf “kurbu ev edna”da pinhan olmaya derler
    Tasavvuf canı canane verip azade olmaktır
    Tasavvuf can-ı canan can-ı canan olmaya derler
    Tasavvuf bende olmaktır hakikat Hak ey İbrahim
    Tasavvuf şer-i Ahmed dilde bürhan olmaya derler

    1 9